NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
52 - (1759) حدثني
محمد بن رافع.
أخبرنا حجين.
حدثنا ليث عن
عقيل، عن ابن
شهاب، عن عروة
بن الزبير، عن
عائشة؛ أنها
أخبرته:
أن
فاطمة بنت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أرسلت إلى
أبي بكر
الصديق تسأله
ميراثها من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. مما
أفاء عليه
بالمدينة
وفدك. وما بقي
من خمس خيبر.
فقال أبو بكر:
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال (لا
نورث ما تركنا
صدقة. إنما
يأكل آل محمد
(صلى الله
عليه وسلم) في
هذا المال).
وإني والله! لا
أغير شيئا من
صدقة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، عن
حالها التي
كانت عليها،
في عهد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. ولأعملن
فيها، بما عمل
به رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فأبى
أبو بكر أن
يدفع إلى
فاطمة شيئا.
فوجدت فاطمة
على أبي بكر
في ذلك. قال:
فهجرته. فلم
تكلمه حتى
توفيت. وعاشت
بعد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ستة
أشهر. فلما
توفيت دفنها
زوجها علي بن
أبي طالب
ليلا. ولم
يؤذن بها أبا
بكر. وصلى
عليها علي.
وكان لعلي من
الناس وجهة،
حياة فاطمة.
فلما توفيت
استنكر على وجوه
الناس. فالتمس
مصالحة أبي
بكر ومبايعته.
ولم يكن بايع
تلك الأشهر.
فأرسل إلى أبي
بكر: أن ائتنا.
ولا
يأتنا معك
أحد (كرهية
محضر عمر بن الخطاب)
فقال عمر،
لأبي بكر:
والله! لا
تدخل عليهم
وحدك. فقال
أبو بكر: وما
عساهم أن
يفعلوا بي.
إني، والله!
لآتينهم. فدخل
عليهم أبو
بكر. فتشهد
علي بن أبي
طالب. ثم قال:
إنا قد عرفنا،
يا أبا بكر!
فضيلتك وما
أعطاك الله. ولم
ننفس عليك
خيرا ساقه
الله إليك.
ولكنك استبددت
علينا بالأمر.
وكنا نرى لنا
حقا لقرابتنا من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فلم يزل
يكلم أبا بكر
حتى فاضت عينا
أبي بكر. فلما
تكلم أبو بكر
قال: والذي
نفسي بيده!
لقرابة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أحب
إلي أن أصل من
قرابتي. وأما
الذي شجر بيني
وبينكم من هذه
الأموال،
فإني لم آل
فيها عن الحق.
ولم أترك أمرا
رأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يصنعه فيها
إلا صنعته.
فقال علي لأبي
بكر: موعدك
العشية
للبيعة. فلما
صلى أبو بكر
صلاة الظهر.
رقي على
المنبر.
فتشهد. وذكر
شأن علي وتخلفه
عن البيعة.
وعذره بالذي
اعتذر إليه.
ثم استغفر.
وتشهد علي بن
أبي طالب فعظم
حق أبي بكر. وأنه
لم يحمله على
الذي صنع
نفاسة على أبي
بكر. ولا
إنكارا للذي
فضله الله به.
ولكنا كنا نرى
لنا في الأمر
نصيبا. فاستبد
علينا به.
فوجدنا في
أنفسنا. فسر
بذلك
المسلمون. وقالوا:
أصبت. فكان
المسلمون إلى
علي قريبا،
حين راجع
الأمر
المعروف.
{52}
Bana Muhammed b. Râfi'
rivayet etti. (Dediki); Bize Huceyn haber verdi. (Dediki): Bize Leys,
Ukayl'den, o da ibni Şihâb'tan, o da Urve b. Zübeyr'den, o da Âişe'den naklen
rivayet ettiki, Aişe kendisine şunu haber vermiş:
Fâtıme binti Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Bekr'e haber göndererek Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, kendisine Allah'ın Medine ile Fedek'de fey'
olarak tahsis buyurduğu mallardan ve Hayber'in beşte birinden kalanlardan
mirasını ondan istedi. Ebû Bekir de şunu söyledi:
— Şüphesiz ki Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem);
«Bize mirasçı olunmaz!
Bıraktığımız sadakadır. Ancak Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ailesi
bu maldan yer!» buyurmuştur. Vallahi ben, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in sadakasından hiç bir şeyi, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
zamanındaki hâlinden değiştiremem! Onun hakkında mutlaka Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ne yaptı ise onunla amel ederim!
Hâsılı Ebû Bekir,
Fâtıme'ye bir şey vermekten çekindi. Fâtıme de bu hususta Ebû Bekr'e gücendi;
ve kendisini terk etti; Ölünceye kadar da onunla konuşmadı. Fâtıme, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sonra altı ay yaşadı. Vefat ettiği vakit onu
kocası Alî b. Ebî Tâlib geceleyin defnetti. Onun vefatını Ebû Bekr'e haber
vermedi. Namazını Alî kıldı. Fâtıme'nin hayatı müddetince Alî insanlardan
itibar görmüştü. O vefat edince Alî halkın i'tbarını kaybetti. Ve Ebû Bekir'le
barışarak ona bey'at etmek istedi. O aylarda henüz bey'at etmemişti. Ve Ebû
Bekr'e: Bize gel! Ama seninle beraber başka bir kimse gelmesin! diye haber
gönderdi. (Bunu Ömer b. Hattâb gelmesin diye yapıyordu.) Bunun üzerine Ömer, Ebû
Bekr'e:
— Vallahi onların yanına yalnız başına girme!
dedi. Ebû Bekir ise:
— Bana ne yapabilirler ki! Vallahi ben onlara
giderim! cevabını verdi. Müteakiben Ebû Bekir yanlarına girdi. Alî b. Ebî Talib
bir şehâdet getirdi. Sonra şunları söyledi:
— Biz yâ Ebâ Bekr, senin faziletini ve Allah'ın
sana olan ihsanını biliriz! Allah'ın sana verdiği bir bayırı sana çok görmeyiz.
Lakin sen bu (hilâfet) iş (in) de bize karşı istibdâd gösterdin. Biz Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e olan karabetimizden dolayı kendimiz için bir
hak görüyorduk...
Alî, Ebû Bekr'Ie
konuşmasına devam etti. Nihayet Ebû Bekr'in gözleri boşandı. Sözü Ebû Bekir
alınca şunları söyledi:
— Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin
ederim ki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yakınları benim için
kendi yakınlarıma yardım etmemden daha iyidir! Benimle sizin aranızda şu mallar
hususunda geçen ihtilâfa gelince: Hiç şüphe yoktur ki ben bunlar hakkında hakta
kusur etmiş değilim! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yaptığını
gördüğüm bir şeyi yapmadan bırakmadım!.. Bunun üzerine Alî Ebû Bekr'e:
— Bey'at için miadın öğleden sonradır! dedi.
Ebû Bekir öğle namazını kılınca Alî minbere çıkarak şehâdet getirdi; ve Alî'nin
hâlini, bey'attan niçin geciktiğini, Ebû Bekr'e i'tizârda bulunduğu özrünü
anlattı. Sonra istiğfar etti. Ve Ali b. Ebî Tâlib şehâdet getirerek Ebû Bekr'in
hakkını ta'zîm eyledi. Bu yaptığına kendisini sevk eden şey ne Ebû Bekr'i
çekememezlik, ne de Allah'ın ona verdiği fazileti inkâr olduğunu söyledi.
(Sözüne devamla):
— Lâkin biz kendimiz için bu işte bîr nasîb
görüyorduk; ama bize karşı istibdat gösterildi; biz de gücendik! dedi. Müslümanlar buna sevindi ve:
— isabet ettin! dediler. Emr-i ma'rûfa döndüğü
zaman artık müslümanlar Alî'ye yakın oldular.
53 - (1759) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
ومحمد بن رافع
وعبد بن حميد
(قال ابن رافع:
حدثنا. وقال
الآخران: أخبرنا
عبدالرزاق).
أخبرنا معمر
عن الزهري، عن
عروة، عن
عائشة؛ أن
فاطمة
والعباس أتيا
أبا بكر يلتمسان
ميراثهما من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وهما
حينئذ يطلبان أرضه
من فدك وسهمه
من خيبر. فقال
لهما أبو بكر: إني
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
وساق الحديث
بمعنى حديث
عقيل عن
الزهري. غير
أنه قال: ثم
قام علي فعظم
من حق أبي بكر.
وذكر فضيلته وسابقته.
ثم مضى إلى
أبي بكر فبايعه.
فأقبل الناس
إلى علي
فقالوا: أصبت
وأحسنت. فكان
الناس قريبا
إلى علي حين
قارب الأمر
المعروف.
{53}
Bize ishâk b. ibrahim
ile Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (İbni Râfi' haddesenâ
tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Abdürrazıâk haber verdi, dediler.) (Demişki):
Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki,
Fâtıme ile Abbâs, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den (kalan)
miraslarını istemek için Ebû Bekr'e gelmişler. O anda onlar Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in Fedek'ten aldığı yeri ile Hayber'den aldığı hissesini
istiyormuş. Ebû Bekir de kendilerine:
— Ben Resülullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i dinledim... demiş. Râvi hadisi Ukayl'in
Zührî'den naklettiği hadis mânâsında rivayet etmiştir. Yalnız o şöyle demiştir:
«Sonra Alî ayağa kalkarak Ebû Bekr'in hakkını ta'zim etti ve onun faziletini,
sabık müslümanlardan oluşunu anlattı. Sonra Ebû Bekr'e doğru giderek ona bey'at
etti. Bunun üzerine cemaat Ali'ye geldiler ve: isabet ettin; iyi yaptın! dediler.
Alî emr-i ma'rufa yaklaştığı an halk da kendisine yakın oldu.»
54 - (1759) وحدثنا
ابن نمير.
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم.
حدثنا أبي. ح
وحدثنا زهير
بن حرب والحسن
بن علي الحلواني.
قالا: حدثنا
يعقوب وهو ابن
إبراهيم). حدثنا
أبي عن صالح،
عن ابن شهاب.
أخبرني عروة
ابن الزبير؛
أن عائشة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم أخبرته؛
أن
فاطمة بنت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم سألت أبا
بكر، بعد وفاة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، أنت
يقسم لها
ميراثها، مما
ترك رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، مما
أفاء الله
عليه. فقال
لها أبو بكر: إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال (لا
نورث. ما
تركنا صدقة).
قال: وعاشت
بعد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ستة
أشهر. وكانت
فاطمة تسأل
أبا بكر
نصيبها مما
ترك رسول الله
صلى الله عليه
وسلم من خيبر
وفدك. وصدقته
بالمدينة.
فأبى أبو بكر
عليها ذلك.
وقال: لست
تاركا شيئا
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يعمل به
إلا عملت به.
إني أخشى
إن تركت شيئا
من أمره أن
أزيغ. فأما
صدقته
بالمدينة
فدفعها عمر
إلى علي
وعباس. فغلبه
عليها علي.
وأما خيبر
وفدك
فأمسكهما عمر
وقال: هما
صدقة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
كانتا لحقوقه
التي تعروه
ونوائبه.
وأمرهما إلى
من ولي الأمر.
قال: فهما على
ذلك إلى اليوم.
{54}
Bize ibni Numeyr rivayet
etti. (Dediki): Bize Ya'küb b. tbrahîm rivayet etti. (Dediki): Bize babam
rivayet etti. H.
Bize Züheyr b. Harb ile
Hasan b. Aliy EI-Hulvânî de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ya'kûb —ki ibni
ibrahim'dir— rivayet etti. (Dediki):
Bize babam, Salih'den, o
da ibni Şihâb'dan naklen rivayet etti (Demişki): Bana Urve b. Zübeyr haber
verdi. Ona da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Âişe haber vermiş
ki, Fâtıme binti Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vefatından sonra onun kendisine Allah'ın fey'
olarak tahsis buyurduğu mallardan ibaret terekesinden mirasını taksim etmesini
Ebû Bekir'den istemiş. Ebû Bekir de ona: Şüphesiz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem): «Bize mirasçı olunmaz; bıraktığımız sadakadır.» buyurmuşlardır;
demiş. Râvi diyor ki: Fâtıme Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sonra
altı ay yaşamıştır. Fâtıme Ebû Bekir'den, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in Hayber'le Fedek'te bıraktığı terikesinden ve Medine'deki
sadakasından hissesini istiyormuş. Ebû Bekir bunu kabul etmemiş ve:
— Ben Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in amel ettiği bir şeyi yapmadan bırakamam! Ben onun
emirlerinden bir şey terk edersem sapacağımdan korkarım! demiş.
Medine'deki sadakasına
gelince: Onu Ömer, Ali ile Abbas'a vermiştir. O sadakada Ali Abbas'a galebe
çalmıştır. Hayber'le Fedek'i ise Ömer elde tutmuş; ve: Bunlar Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sadakasıdır! Bunlar onun kargısına çıkan
hakları ve hâdiseleri içindir. Onların işi halîfeye kalmıştır; demiş. Bunlar bu
güne kadar aynı minval üzere kalmışlardır.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Kitabu fardı'l-Humüs» ve «Kitâbü'l-Megâzi-de tahrîc etmiştir.
Hz. Fâtıme (Radiyallahu
anha)'nın miras istemesi hususunda iki ihtimal üzerinde durulmuştur.
1- Babasının «Bize
mirasçı olunmaz!» hadîsini te'vil etmiş; kendisinin kıymetli mallarda babasına
mirasçı olamayacağını, yiyecek, giyecek ve silâh gibi şeylerde mirasçı
olacağını sanmıştır. Fakat hadîsti şerifteki: «Allah'ın fey' olarak verdiği...»
ifadesi bu te'vîlı reddeder.
2- Bâzı ulemâya göre
Hz. Fâtıme'nin mîras istemesi hadisi duymazdan öncedir. Vasiyyet âyeti ile
ihticâc etmiştir. Mezkur âyette: Mirasçı bir kızsa kendisine mirasın yarısı
verileceği bildirilmektedir.
Hz. Fâtıme'nin Ebû
Bekr'e gücenerek onunla görüşmez olması, haram olan dargınlık derecesine
varmamıştır. Haram olan dargınlık selâmı kesmektir. Halbuki Fâtıme (Radiyallahu
anha)'nın Hz. Ebû Bekr'e tesadüf ettiğini hiç bir kimse rivayet etmemiştir. O
yalnız Hz. Ebû Bekr'in hanesine gidip gelmez ve evinden çıkmaz olmuştur.
Dargınlığın bu kadarı haram değildir. Mâmâfîh barıştıkları da rivayet
olunmuştur. Beyhakînin Şa'bî'den rivayetine göre Fâtıme (Radiyallahu anhâ)
hastalanınca Hz. Ebû Bekir gelerek yanına girmek için izin istemiş. Hz. Alî; Yâ
Fâtıme! Ebû Bekir gelmiş senin yanına girmek için izin istiyor! demiş. Fâtıme:
Ona izin vermemi diler misin? diye sormuş. Evet, cevâbını alınca izin vermiş.
Hz. iSbû Bekir de onu razı etmek için yanına girmiş ve:
— Vallahi ben yurdumu,
malımı, kavmü kabilemi ancak Allah'ın rızâsı, Resulünün rızâsı ve sizin rızânız
için bıraktım ey Ehl-i Beyt! demiş. Sonra barışmışlar ve Fâtıme {Radiyallahu anha)
Ebû Bekir'den râzı olmuştur.
Hz. Fâtıme babasından
altı ay sonra vefat etmiştir. Sahih ve meşhur olan bu ise de sekiz ay, üç ay,
iki ay hattâ yetmiş gün sonra vefat ettiğini söyleyenler de olmuştur.
Hz. Ali'nin bey'at
hususunda gecikmesi, hadîste işaret olunduğu vecihle bu bâbta kendisi ile
istişare edilmediğine gücendiği içindir. Mâmâfîh onun gecikmesi bu bey'ata ve
Hz. Ebû Bekr'e dokunmaz. Çünkü ulema bey'atın sahih olması için bütün
insanların bir araya gelerek hepsinin «Bey'at ettik» demelerinin şart
olmadığını, bu iş için ileri gelenlerden bazı zevatla ulemâ ve ruesâdan bir
cemaatm kâfi geldiğini söylemişlerdir. Hz. Alî bu müddet zarfında Ebû Bekir
(Radiyallahu anh)'e karşı bir harekette de bulunmamış; bilâkis tam bir inkıyad
hali göstermiştir. Binâenaleyh onun gecikmesi Hz. Ebû Bekr'in hilâfetine zarar
getirmez.
Hz. Ebû Bekr'in
istişare için gelmemesi hilâfet işi ile meşgul olduğundandır. Bu işle bütün
sahabe meşgul olmuş; alelacele halîfe seçilmezse araya hilaf ve niza'
gireceğinden ve umulmadık büyük fesadlar çıkabileceğinden endîşe etmişlerdir.
Bey'at işi tamam olmadıkça Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
cenazesini defnetmemeleri bundandır.
Hz. Alî, Ebû Bekir
(Radiyallahu anh)'i evine da'vet ederken yalnız gelmesini tenbîh etmiş; bundan
Hz. Ömer'in gelmemesini kasdetmiştir. Maksadı, işi tatlıya bağlamaktır. Ömer
(Radiyallahu anh)'in şiddetli bir zât olduğunu bildiği için bir kırgınlığa
sebebiyet verir diye düşünmüştür.
Ömer (Radiyallahu
anh)'in Hz. Ebû Bekr'e yalnız gitmemesini tavsiyede bulunması ise ona ağır
sözler söylerler de gücendirirler; bundan da umûmî veya hususî bir mefsedet
doğabilir ihtimaline mebnîdir. Bittabi kendisi de beraber olsa bunu yapamazlar
diye düşünmüştür.